Efsaneye göre Adem Tanrıya yakınmış kendisine diğer hayvanlar gibi pençeler, kanatlar, korkunç dişler vermediği için “Beni tamamen korunmasız bıraktın” demiş. Tanrı ise ona mizah duygusunu verdiğini söylemiş. Diğer hayvanların silahlarından daha kuvvetli bir silah. İnsanı kendisinden bile koruyacak bir silah…
Freud “Espriler ve Bilinçdışı ile İlişkileri” (1905) ve “Mizah” (1927) makalelerinde mizahı bir savunma düzeneği olarak tanımlar. Ancak bu düzenek bastırma, yalıtma ve inkâr gibi gerçeği reddederek onunla oyun oynayarak başa çıkar. Freud’a göre mizah, kaygı yaratan durumlar karşısında ruhsal enerjiyi boşaltarak rahatlama sağlar. Freud için kaygıyı yaratan ruhsallıktaki çatışmadır ve mizah çatışmanın içeriğini kendine özgü bir şekilde ele alır. Freud bu olguyu yukarıda sözü edilen iki makale ve “Günlük Yaşamın Psikopatolojisi”ndeki (1901) örneklerle çok güzel anlatır.
Mizahın gücü sadece ruhsal çatışma üzerinde yaratıcı şekilde çalışmasından doğmaz aynı zamanda travma sonrası sağaltıma da katılır. Mizah ayrıca ruhsallıktaki yıkıcı saldırganlığın simgeselleştirme yoluyla dönüşümüne de katkı da bulunur. Bunun en tipik örneklerini kara mizah ya da absürt mizahta bulabiliriz.
Mizah yeri geldiğinde ontolojik sıkıntı ve sıkışmışlığı ona bir yabancılaştırma yaratarak ele alır; başka bir zaman baskı rejimlerinde direnmenin en işlevsel silahı olur. Bunun yanında alt-kültürlerin kimlik oluşumlarında hem dayanışmayı güçlendiren hem de basmakalıplaşmış yargılarla mücadele eden bir araçtır. Henri Bergson “Gülme” (1900) adlı eserinde mizahın hayatın canlılığı karşısında katılaşmış şekilde kalan yapıları teşhir ettiğini söyler. Bu katılık mizahın hedefi haline gelir ve mizah başarılı olduğu zaman esneklik ortaya çıkar.
Slavoj Zizek Yugoslavya konfederasyon ordusundaki değişik cumhuriyetlerin askerleri arasındaki etnik içeriğe sahip şakalaşmalardan bahseder. Ellerinde silah olan tüm bu genç erkekler bu şakalara gülerler ve yeni yeni espriler icat ederler. Kimse bu espriler sebebiyle öteki etnik gruptakilere saldırmaz. Zizek bu esprilerin bir gün kesildiğini anlatır ve arkasından iç savaşın kâbusu ülkenin üstüne çöker.
Demokratik ülkelerle otoriter rejimleri birbirinden ayıran en temel şeylerden bir tanesi o toplumda serbest bir şekilde üretilen ve ifade edilen mizahın günlük yaşamın bir parçası olup olmamasıdır. Aynı şekilde olgun bir kişilikle az gelişmiş bir ruhsallığı birbirinden ayıran şey de birinde zekayla taçlanmış, yaratıcılığı yüksek ve düşüncenin esnek özelliklere büründüğü mizah duygusunun olması diğerinin ise şaka ile kakayı birbirinden ayıramayan, soyutlayamayan bir mekanik fakirlikten mustarip olmasıdır.
SURET’in bu sayısında mizahı bireysel ruhsallık boyutundan ilişkilere, topluma ve global ölçekteki çağdaş dinamiklere kadar çok boyutuyla ele almaya ve irdelemeye çalışacağız.
Yazıların Son Teslim Tarihi: 31 Aralık 2025
Yazıların İletileceği Adres: suretpsikokulturelanaliz@gmail.com
Not: Gönderilen yazılar SURET Yayın Kurulu tarafından değerlendirilecek, uygun bulunduğu takdirde yayınlanacaktır.